Kısırlaştırma, her kedi ya da köpek sahibinin kafasının karışık olduğu bir konu. Böyle olması aslında çok doğal; çünkü konuyla ilgili bazı noktalar tıp dünyasında halen tartışılıyor.
Kısırlaştırma, köpek ve kedilerde oldukça eski ve en sık uygulanan operasyon metodu olmasına rağmen bu operasyona ilişkin tıbbi sorunlar halen tam olarak çözülebilmiş değil. Bu operasyonun yapılmasından önce, esnasında ve sonrasında azami dikkatin sağlanması gerekir.
Aksi takdirde hayvanın sağlığı ve refahı için yapılan bu operasyon, onun yaşam süresini kısaltacak ve yaşam kalitesini bozacaktır. Kısırlaştırma operasyonunu, yavru alınması amaçlanmayan dişi köpek ve kedilerin genel anestezi altında karın boşluğuna girilerek genital organların (yumurtalıklar ve Uterus), cerrahi bir yöntemle alınması şeklinde yapılan bir operasyon olarak tanımlıyoruz. Hayvan sahiplenmek ve onun tüm gereksinimleriyle ilgilenmek büyük bir sorumluluk elbette. Hatta bazen hayatın doğal akışı içinde büyük fedakarlıklar gerektireceğinden ağır bir görev de olabilir.
Köpek ve kediler genellikle ev ve bahçe içinde beslendiklerinden; cinsel aktivite dönemlerindeki (siklus) hırçın davranışları, evi terk etmeleri, hizmet veren köpeklerin görevden kaçmaları, bir doğumda fazla sayıda yavru yapmaları, yavruların bakımsız ve başıboş kalmaları, şehirlerde ve kırsal alanlarda sayılarının dikkati çeker ölçüde artması ve çevreyi rahatsız etmeleri gibi nedenlerle çoğu hayvan sahibi tarafından bazı tedbirler alınır. Bu tedbirlerden kısırlaştırma, köpek ve kedi popülasyonunun kontrolünde en etkili ve masrafı az olan bir yöntemdir.
Bu operasyon köpek ve kedilerde belirli avantaj ve dezavantajları da beraberinde getirmektedir. Örneğin kısırlaştırma; kızgınlık dönemine bağlı problemleri, gebelikleri, bazı jinekolojik hastalıkları ve yalancı gebeliği önler, meme tümörlerinin oluşumunu azaltır ve hayvanları daha iyi huylu hale getirir. Kısırlaştırmanın dezavantajlarına baktığımızda ise; seksüel siklusun geriye dönüşümsüz olarak yitirilmesi, kilo artışı ve yağlanma, idrarı tutamama, deride kuruma/pullanma ve kahverengi lekeler oluşabilir.
Karaciğer hastalıkları, böbrek üstü bezi hastalıkları, kardiyopulmoner hastalıkları, serebrovasküler hastalıkları, epilepsi, diyabet, raşitizm, diafragma fıtkı, meme tümörü olan köpek ve kedilerin yeterli hastane şartlarında kısırlaştırılması gerekir. Ancak aşırı kilolu, bel omurları ve eklemlerinde rahatsızlıkları olan, kalça protezi ve caput femoris rezeksiyonu yapılmış köpek ve kediler zorunlu bir neden olmadığı sürece kısırlaştırılmaları ertelenmeli ya da operasyondan sonra radikal bir kilo kontrolü sağlanmalıdır.
Köpek ve kedilerde kısırlaştırma operasyonunun yapılma zamanı konusunda tartışmalar halen devam etmekte. Buradaki temel soru şu; kısırlaştırma cinsel olgunluğa erişmeden mi yoksa eriştikten sonra mı yapılmalı? Cinsel olgunluğa erişmeden (prepubertal dönemde) kısırlaştırma denildiğinde, birçok Avrupa ülkesinde ilk siklustan önce (6-8 aylıkken) uterus ve ovaryumların çıkartılması anlaşılır. Ancak ABD’de kısırlaştırma, seksüel olgunluk öncesi dönemde 8-12 haftalıkken yapılmaktadır. Ülkemizde ise bu konuda belirli bir zaman sınırlaması olmamasına rağmen, kısırlaştırmanın en erken 6-8 aylıkken yapılması önerilmektedir.
Cinsel olgunluğa ulaşmadan veya ulaştıktan sonra kısırlaştırma yapılması hakkındaki düşüncem şudur; cinsel olgunluğa ulaşmadan kısırlaştırmanın yapılmasıyla meydana gelen şikayetler, kısırlaştırılmamış hayvanlarda görülen meme tümörlerinin yaşam kalitesi ve süresi üzerine olumsuz etkilerinin altında kalır. O halde yavru alınması düşünülmeyen, ev ortamında bakılan ve damızlık özelliği taşımayan köpek ve kedilerin ergenlik öncesi (prepubertal) dönemde kısırlaştırılmaları veya yavru alınması istenenlerde doğumdan yaklaşık dört ay sonra kısırlaştırma operasyonlarının yapılması uygun olacaktır.
Prof. Dr. İsmail Kırşan
İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi
Doğum ve Jinekoloji Anabilim Dalı