Anne-babaların anlayabileceği bir sınıflama yapmaya çalışırsak, çocuklarda idrar kaçırma ve işeme bozukluklarını ikiye ayırabiliriz: 1) Bilinen nörolojik ya da anatomik bir hastalığa bağlı olarak ortaya çıkan idrar kaçırma ve işeme sorunlarıdır. Nörolojik hastalıkların en sık nedenleri arasında çocukta omurga ve omuriliğin gelişim sorunları nedeniyle ortaya çıkan hastalıklar vardır.
Örneğin; halk arasında “spina bifida” olarak belirtilen ama tıbbi tarifiyle bizim “miyelodisplazi” olarak adlandırdığımız hastalıklar bunlardandır. Anatomik nedenlere örnek olarak da dış idrar yolunun (üretra) doğumsal anomalileri (örneğin, posterior üretral valv) sayılabilir. Herhangi bir nörolojik hastalığa ya da anatomik bozukluğa bağlı olmadan meydana gelen ve genellikle mesanenin yanlış kullanılmasından ortaya çıkan idrar kaçırmaları ve işeme bozukluklarıdır. Tanı ve tedavi için geç kalmayın Bu iki grubun içinde ikincisi, yani altta yatan bilinen nörolojik ya da anatomik bir nedene bağlı olmadan ortaya çıkanlar çok daha sık görülmektedir. Nedeni ne olursa olsun tüm bu hastalıkların tanı ve tedavilerindeki gecikmeler, çocuklarımızda kalıcı böbrek hasarı ve böbrek yetmezliği gelişimine neden olabilir. Hangi işeme sorununun ciddi olduğunu ayırmak, bazen bu konudaki uzman hekimler tarafından dahi güçlükle yapılabildiğinden, ailelerden bu ayırımı yapabilmelerini bekleyemeyiz. Elbette, idrar kaçırma ve işeme bozukluklarının sınıflaması bu konudaki uzman hekimlerin işidir. Bazı masum gibi görünen işeme problemlerinin altından, yukarıda birinci grupta sözünü ettiğimiz ciddi hastalıklar çıkabiliyor ve bunların, zamanında tanı ve tedavisi için de yine verdiğimiz ipuçlarına dikkat etmek gerekiyor. Daha masum olan ikinci grupta yer alan ve çoğunlukla davranışsal olan işeme bozuklukları dahi böbrek yetmezliği gibi ciddi ve kalıcı sorunlara yol açabiliyor. Nörolojik ya da anatomik nedene bağlı olmadan, daha çok mesanenin yanlış kullanılması veya öğrenmede gecikme ya da işemenin yanlış öğrenilmesiyle ilgili çocuklardaki işeme bozukluklarının nedenleri tam olarak aydınlatılamamıştır. Bu hastalıkları biraz daha iyi anlayabilmek için öncelikle yenidoğan döneminden itibaren çocuktaki idrar kontrolünün gelişimini kısaca açıklamak faydalı olacaktır. Yenidoğan döneminde bebekler yaklaşık günde 20 kez idrar yapmaktadırlar. Bu dönemde mesane (idrar torbası), beynin kontrolünden bağımsız otonom olarak çalışmakta ve kendiliğinden dolup boşalmaktadır. Çocuk büyüdükçe beynin kontrol mekanizmaları devreye girer ve mesanenin kontrolünü ele alırlar. Bu dönem çoğunlukla 2,5-3 yaşa denk gelmektedir. Bu dönem boyunca çocuklarda işeme sıklığı azalır, işenen idrar hacimleri ise artar. Sırasıyla önce gece dışkı (gaita) kontrolü sonra gündüz dışkı kontrolü, bunları takiben gündüz idrar kontrolü ve son olarak da gece idrar kontrolü sağlanır. Bu normal gelişim sonucunda üç yaş dolduğunda çocukların yüzde 80’i idrar ve gaita kontrolünü gece ve gündüz sağlamış durumdadır. Ancak beş yaşındaki çocukların halen yüzde 15’i gece uykudayken yataklarını ıslatmaktadır ki; biz bu duruma “enürezis nokturna” adını vermekteyiz. Gece yatak ıslatmalarının, çoğunlukla böbrekler için belirgin risk teşkil etmeyen bir öğrenme gecikmesi olduğunu kabul ediyoruz. Ancak bu durumun tamamen masum sayılabilmesi için yazımızda ailelere verdiğimiz uyarıcı ipuçlarının tabloya eşlik etmemesi gerekmektedir. Örneğin; gece altını ıslatan bir çocukta aynı zamanda gündüz idrar kaçırma, kabızlık veya idrar yolu enfeksiyonu varsa, bu tablo artık masum bir gece altını ıslatma değil; bir işeme ya da mesane bozukluğu olarak değerlendirilmelidir. Kendiliğinden düzelir diye beklemek doğru değil! Gece altını ıslatma, ek bir semptom eşlik etmediği takdirde bir öğrenme gecikmesi olarak kabul edilmekte ve ona göre tedavi edilmektedir. Hiçbir şey yapılmasa da her yıl gece altını ıslatan çocukların yüzde 15’inin kendiliğinden düzeldiğini biliyoruz. Bunun sonucunda beş yaşında yüzde 15 olan gece altını ıslatma oranı, 15 yaşına gelindiğinde yüzde 1’e inmektedir. Ancak bu bilgilerden, “bu çocukların çoğu kendiliğinden düzeliyor, bu yüzden hiçbir şey yapmadan beklenmelidir” mesajı alınmamalıdır. Çünkü gece altını ıslatma, aile için yaşam kalitesini bozan önemli bir sorundur ve çok daha önemlisi ise etkilenen çocuğun psiko-sosyal gelişimine ciddi zarar veren bir durumdur. Gece altını ıslatmalar çocukta suçluluk duygusu yaratmakta, özellikle yatılı kalınması gereken okul veya sosyal faaliyetlere katılımını engelleyerek sosyal yaşamını engellemektedir. Bu durumun tedavisinde karşılaştığımız en önemli güçlük özellikle ailede geçmişte aynı sorunu yaşamış bir amca, hala ya da teyze varsa ebeveynlerin sorunu aileden gelen ve nasıl olsa kendiliğinden düzelecek olan bir durum olarak algılamaları ve hekime başvurmamalarıdır. Tedavide ilk aşama temel bazı testlerle altta yatabilecek gizli sorunların ekarte edilmesi ve sorunun nedenleri ve doğal gidişatı hakkında aile ve çocuğun bilgilendirilmesidir. Gece idrar kaçırmalarıyla birlikte gündüz idrar kaçırma veya işeme sorunları görülüyorsa bu durum masum bir gece idrar kaçırması olmaktan çıkar. Herkese Sağlık Dergisi