Dikkat aslında çok karmaşık bir zihinsel - duygusal aktivitenin sonucunda gerçekleşen bir beceridir. Dikkat sadece gördüğünün - duyduğunun farkında olmak, okulda öğretmeni iyi dinlemek değildir. Aslında dikkat dediğimiz şey bizi diğer canlılardan ayıran çok önemli bir beceridir. Kendini kontrol edebilme, yerine ve zamanına göre davranışlarımızı değiştirebilme olarak özetlenebilir.
Beynimizde farklı alanlar öğrenmede birbirine eşlik ederek çalışır. Beynimizin 'önalın kabuğu'da denilebilen prefrontal korteks özdenetimden sorumludur. Bir orkestra şefi gibi çalışır. Davranışımızı planlayıp sıralamak (ayakkabı bağlama gibi), yaptığımız şeyi bırakıp yeni bir şeye yönelmek, sıkıcı şeylere katlanabilmek, içimizden geleni anında yapmayıp erteleyebilmek, başladığımız işi tamamlamak, yapmadan önce durup düşünmek, başka insanların duygularını anlayabilmek gibi becerilerin hepsi beynimizdeki bu bölge tarafından yürütülür. Doğumdan itibaren bu bölge gelişmeye başlar. Bebeğin çevresinden gelen olumlu geribildirimler, ilgili bir anne onun mutlu olmasını sağlar. Mutlu bebeklerin de daha uyumlu, daha az dürtüsel, daha dikkatli ve daha iyi öğrendikleri bulunmuştur. Bu bebeklerin beyinlerinin sosyal ilişkilerden sorumlu olan bölümü yeterli gelişmiştir. Bu bölüm yeterli gelişmeyen bebeklerde dürtüsellik, saldırganlık, öğrenme güçlükleri ve dikkat bozuklukları daha yaygındır. Bilgisayar ile dikkat gelişiminin ilişkisini anlayabilmek için dikkatin ne olduğunu bilmek gerekir. Dikkatin nasıl geliştiğini ise şöyle açıklamak mümkün. Doğumdan 7 yaşa kadar olan sürede 'seçici dikkat' gelişir. Bu, beynin odaklanma yeteneğidir. Dikkati oradan oraya sıçrayan 'dikkati dağınık' çocukların seçici dikkati henüz olgunlaşmamış demektir. Bu çocuklar ayırım gözetmeksizin her gürültü ve görüntüye ilgi gösterirler. Çok fazla gürültü çıkaran elektronik aygıtların olduğu evlerde büyüyen çocukların insan seslerine 'dikkat' veremez hale geldikleri görülmüştür. Medyanın etkisi altında kalan beyinlerin 'dikkatsizleşmesi' günümüzde salgın haline gelmiştir. Özellikler 4 - 7 yaş arasında, yani okul öncesi dönemde çocukların dürtülerini daha iyi kontrol edebilir düzeye ulaşması beklenir. Artık duygu ve düşüncelerini konuşarak da anlatabilen, bir işi sırayla planlayıp yapan, yerine göre uyumlu davranan (istemediği bir şeyi yapmak zorunda kaldığında yaygara koparmayan), sıkıcı da olsa dikkatini yaptığı işe yoğunlaştırabilen, yapacaklarını hatırlayabilen, kızdığında vurmadan önce durup düşünebilen) çocuklar olması beklenir. 7 - 9 yaş arasında çocukların tepkilerini düzenlemeyi öğrenmiş olmaları beklenir. Beynin nereye odaklanacağını seçmek, alınan görevi planlayıp yürütmek ve sonlandırmak, yani sorumluluk almak gerekir. 11 yaşından itibaren dikkatin 'sürekliliği' yani bir konuya ilişkin ilgiyi sürdürebilme becerisi gelişir. Artık beyin, malzeme ilginç olmasa da onunla ilgilenmeyi sürdürebilir. Bilgisayar ve televizyonun en çok zarar verdiği alan da budur. Çocuklar sürekli yüksek heyecan, renk veya gürültü içeren oyunlar tarafından 'dikkati çekilen' kişiler haline geliyorlar. Dürtülerinin ve heyecanın egemenliği altına girip seçme, dinleme, düşünme, planlama, sürdürme gibi becerilerini geliştiremiyorlar. Performansını nasıl daha iyi hale getirebileceğini düşünmüyor. Yaptığının karşısındaki kişi üzerindeki etkisini anlamak için yüz ifadesini okumaya ihtiyacı olmuyor. Zaten bunu öğrenmesi için yeterli miktarda insan ilişkilisi kurması bilgisayar oyunları tarafından engellenmiş oluyor. Duyularını aşırı uyaran, anında zevk veren şeylere yönelen, sabredemeyen, zamanının çoğunu oturarak geçiren, kilolu, yalnız bireyler oluyorlar. Öğretmenler 'insan sesine' dikkatini vermeyen, ancak normalden yüksek seslere tepki veren yeni bir nesille ne yapacağını bilemiyor.