Metabolik Hastalıklar

Süreğen  Hastalıklar - Metabolik

Süreğen hastalıklar doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle oluşan, bireyin sürekli bakım ve tedavisini gerektiren ve hastalığı nedeniyle eğitim, mesleki ve sosyal uyumun olumsuz etkilendiği durumlardır.

Süreğen hastalıklar başlığı çok geniş bir grup hastalığı kapsamakla birlikte bu kitapçıkta sadece toplumumuzda sık karşılaşılan bir grup hastalığa yer verilebilmiştir.

Bu kitapçık, süreğen hastalığı olan bireyler ve ailelerine bilgi verilmesi, rehber olması amacıyla oluşturulmuştur. Dileğimiz; her şeyden önce sağlığın korunması, hastalıkların önlenmesi veya hastalık oluşmuşsa ideal şekilde tedavi edilebilmesidir.

Bu amaç doğrultusunda hazırladığımız bu kitapçıkta yer alan bilgilerin okuyuculara ışık tutacağını ve onların doğru şekilde yönlendireceği düşüncesindeyiz.

Süreğen Metabolik Hastalıklar
 
Şeker Hastalığı (Diyabet)

Şeker hastalığı, başta karbonhidratlar olmak üzere protein ve yağ metabolizmasını ilgilendiren bir metabolizma hastalığıdır.

Şeker hastalığı (Diyabet) Tip 1 ve Tip 2 olarak ikiye ayrılır.

Tip 1 Diyabet:

Daha çok çocuklarda ve genç erişkinlerde görülür. Pankreasta bulunan ve insülin üreten hücrelerin zedelenmesi ile meydana gelmektedir. Hastalarda, insülin yetersizliği olduğundan ömür boyu insülin hormonunu dışarıdan (enjeksiyon yoluyla) almak zorundadırlar. Bu nedenle Tip 1 Diyabet İnsüline Bağımlı Diyabet olarak da isimlendirilmektedir.

Tip 2 Diyabet:

Sıklıkla erişkinlerde ve şişman kişilerde görülür. Hastalarda insülin salgılanmasındaki yetersizlikten çok dokulardaki insülin alıcılarındaki direnç sonucunda şeker metabolizması bozulmaktadır. Tip 2 diyabetin kuvvetli bir ailesel yatkınlık gösterdiği bilinmektedir. Tip 2 Diyabetliler hastalıklarının başlangıcında ve genelde uzun süre insüline ihtiyaç duymadan yaşamlarını sürdürebilmektedirler. Bu nedenle Tip 2 Diyabet İnsüline Bağımlı Olmayan Diyabet olarak da isimlendirilir.

Şeker Hastalığının Belirtileri Nelerdir?

İnsülin eksikliği ve/veya insülin direnci nedeniyle hücrelere giremeyen şeker belli bir kan düzeyini (180mg/dl) aştığında idrarla atılmaya başlar. Böbreklerden atılan şeker beraberinde sıvı atılımını da arttırır ve sonuçta çok ve sık idrar yapma olur. Sık idrar yapma ile olan sıvı kaybını karşılamak için çok su içilir. Organizma, enerji kaynağı olarak şekeri kullanamayınca bir taraftan iştah artması diğer taraftan yedek enerji depoları olan yağlar ve proteinler yıkılmaya başlar ve bunun sonucunda iştah artmasına rağmen kilo kaybı olur. Bu klasik bulguların dışında şeker hastalarında çabuk yorulma, görme bulanıklığı, sık deri enfeksiyonu, kadınlarda vajinal mantar enfeksiyonu gibi bulgular da görülür.

Çocukluk Döneminde Hangi Tip Şeker Hastalığı Sık Görülür ve Belirtileri Nelerdir?

Çocukluk çağında görülen şeker hastalığı vakalarının %98'inden fazlasını İnsüline Bağımlı Diyabet oluşturur.

Çocukluk Döneminde Şeker Hastalığı Belirtileri Nelerdir?

Şeker Hastası çocuklarda genellikle çok idrar yapma, çok su içme ve kilo kaybı bulguları görülür.

Diğer Bulgular Şunlardır:

  • Daha önce idrar kaçırmayan çocuklarda gece işemesi başlaması.
  • Özellikle ergenlik öncesi kızlarda olmak üzere vajinal mantar enfeksiyonu.
  • Kusma.
  • Uzun süreli kilo kaybı veya büyümekte olan çocuğun yeterli kilo alamaması.
  • Huzursuzluk ve okul başarısında azalma.
  • Tekrarlayan deri enfeksiyonları.
  • Bu bulgular çocuğunuzda varsa en kısa sürede doktora başvurmalısınız.

Şeker Hastalığı Çocuklarda Komaya Neden Olabilir mi?

Şeker Hastası çocukların %50'si şeker koması adı verilen ağır klinik bulgularla seyredebilir. Zamanında fark edilmeyen ve tedavi edilmeyen şeker koması vakalarında ölüme yol açan koma tablosu görülebilir.

Çocukluk Çağında Şeker Hastalığı Tedavisi Nasıl Yapılır?

Çocukluk çağında insüline bağımlı şeker hastalığı tedavisi başlıca 4 bölümden oluşmaktadır;

  • Şeker hastalığına yönelik eğitim,
  • İnsülin tedavisi,
  • Beslenme planlaması,
  • Egzersiz.

Öneriler

Eğer çocuğunuzda şeker hastalığı varsa bir beslenme uzmanına danışarak çocuğunuza uygun beslenme programını öğreniniz ve uygulayınız
Egzersizin hastalığın tedavisinde önemli bir yeri olduğunu unutmayınız. Uygun egzersiz programını uzmana danışarak uygulayınız.

Guatr Hastalığı

Tiroid bezinin büyümesine ‘guatr’ denir.

Tiroid Bezinin Fazla Çalışma (Hipertiroidi) Belirtileri Nelerdir?

Tiroid bezinin normalden fazla çalışarak aşırı hormon salınması durumuna ‘hipertiroidi’ adı verilir.

Belirtileri

  • İştah artmasına rağmen kilo kaybı.
  • Sık sık büyük abdest yapma, sık idrara çıkma.
  • Seyrek adet görme.
  • Ellerde titreme.
  • Sinirlilik, duygusal değişiklikler.
  • Sıcaktan rahatsız olma, terleme.
  • Uykuda bile nabız sayısının yüksek olması (Taşikardi).
  • Göz belirtileri (göz kapağı tembelliği, gözlerin dışarı doğru çıkması, çift görme).

Tiroid Bezinin Az Çalışması (Hipotroidi)

Bazen tiroid bezi hormon salgılayamaz. Bu durumda ‘Hipotroidi’ denilen tablo ortaya çıkar.

Belirtileri

  • Kilo alma.
  • Kabızlık.
  • Soğuktan rahatsız olma.
  • Aşırı adet görme.
  • Kısık ses.
  • Güçsüzlük, hareketlerde yavaşlama.
  • Nabız sayısının azalması.
  • Cildin-saçın kuru ve kalın olması.

Halk arasında iç-dış ve erkek-dişi guatr ifadeleri kullanılır. Kişinin boyun yapısına göre bezin büyümesi dışarıdan görünüyorsa (zayıf ve boynu uzun olanlarda görülür) buna ‘dış guatr’ denir. Bezin büyümesi görünmüyorsa (şişman ve kısa boyunlularda görülmez) buna da ‘iç guatr’ denir. Ameliyattan sonra tekrar edenlere ‘dişi guatr’, tekrar etmeyenlere de ‘erkek guatr‘ denir.

Guatr Teşhisi Nasıl Konur?

Guatr teşhisi; muayene, kan testi (T3, T4, TSH hormonları tetkiki), tiroid ultrasonu veya sintigrafisi ile konur.

Tedavi ve Öneriler

Tedavi yöntemleri; ilaç tedavisi, radyoaktif iyot tedavisi ve cerrahi tedavidir. Guatrda erken teşhis çok önemlidir. Eğer yukarıda sayılan belirtiler gözleniyorsa en kısa sürede doktora başvurunuz. Geç kalınması durumunda hastalık ilerler, tedavi zorlaşır ve vücut sistemlerinde yaptığı hasarlar da artar.

Fenilketonüri

Fenilketonüri, vücuttaki bir enzimin (fenilalanin hidroksilaz enziminin) eksik olması nedeniyle oluşan kalıtsal metabolik bir hastalıktır. Bu enzimin eksikliği neticesinde bir aminoasit kanda ve dokularda birikir. Sonuçta geri dönüşümsüz ve ilerleyici beyin hasarına neden olur. Fakat erken dönemde fark edilerek önlem alınırsa bu riskler önlenebilir

Hastalık anne ve babadan gelen genler aracılığı ile bebeğe aktarılır. Çocuğun hasta olması için hem anne hem de babanın taşıyıcı olması gerekir. Taşıyıcı anne ve babadan hasta çocuk olma riski % 25 'tir.

Türkiye fenilketonüri hastalığının en sık görüldüğü ülkeler arasındadır. Doğan her 4000-4500 çocuktan biri fenilketonürilidir.

Bu hastalığın ülkemizde fazla görülmesi akraba evliliklerinin sık olması ile ilişkilidir.

Teşhis

Bu hastalığın "yenidoğan tarama testi" ile erken tanı ve tedavisi mümkündür. T.C Sağlık Bakanlığı 1993'den bu yana tüm Türkiye kapsamında fenilketonüri tarama programını başlatmıştır. Doğum yapılan tüm kuruluşlar, bebek hastaneden taburcu edilirken (yaşamın ilk haftası içinde) topuğundan özel bir filtre kâğıdına birkaç damla kan örneği almakla görevlendirilmiştir. Ayrıca yenidoğan ve süt çocuğu izlemlerinin ve aşılarının yapıldığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezleri, Sağlık Ocakları ve özel hekim muayenehanelerine de tarama için kullanılan özel filtre kâğıtları dağıtılmakta, örnekler alınmaktadır.

Ülkemizde dört "Yenidoğan Tarama Merkezi” mevcuttur (Hacettepe Tıp Fakültesi-Ankara; İstanbul Tıp Fakültesi-İstanbul; Dokuz Eylül Tıp Fakültesi-İzmir; Cumhuriyet Tıp Fakültesi-Sivas). Tarama testi şüpheli bulunan bebekler merkeze davet edilir. Kontrol testlerle hastalığı kesinleşen bebekte hemen tedaviye başlamak gerekir. Tarama testi için kan örneği doğumdan sonraki ilk 24 saat içinde alınmışsa, yalancı negatiflik riski nedeniyle test tekrar edilmelidir.

Belirtileri Nelerdir?

İlk aylarda ailenin ya da hekimin fark edebileceği herhangi bir belirti gözlenmez. Bebek büyüdükçe çevreye karşı ilgisinin az olduğu, normal gelişim basamaklarını izlemediği görülür, başını tutma, oturma, yürüme gibi becerilerde yaşıtlarından geri kalır. Zamanla havaleler tabloya eklenebilir.

Tedavi edilmeyen fenilketonüri kalıcı zihinsel özürlülüğe neden olur.

Tedavi

Fenilketonüri, fenilalaninden kısıtlı özel diyet ile tedavi edilebilen bir hastalıktır. İlk bir ay içinde tedavisi başlanmış ve düzenli olarak sürdürülmüş fenilketonürili çocuklar tamamen sağlıklı olarak büyürler.

Tedaviye uymayan hastalarda zihinsel ve gelişimsel bozukluklar olabileceği için hasta sahibi olan ailelerin diyeti çok iyi öğrenmesi gerekmektedir. Fenilketonüri tedavisi bu konu ile ilgili merkezlerde sürdürülmelidir.

Eğer çocuğunuzda fenilketonüri tespit edilmişse bu merkezlerden tedavi ve çocuğun beslenmesi konusunda ayrıntılı bilgi alınız.

Diyet Tedavisi Ne Kadar Sürdürülmelidir?

Fenilketonürili çocukların özel beslenme programı yaşam boyu olmalıdır. Yenidoğan döneminde diyet tedavisi başlanmış fenilketonürili hastalar, yetişkin olduklarında bu özel beslenme şeklini sürdürmelidirler, diyeti bırakırlarsa algılamada güçlük, dikkat azalması gelişmektedir.

Kaynakça:http://www.tsd.org.tr/
 

Metabolik Hastalıklar ile ilgili sağlık konuları

Metabolik Hastalıklar ile ilgili videolar

Harflere Göre Konular

[Hata Bildir]