Uludağ Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Başdiyetisyeni Sevinç Yetişen, yaptığı açıklamada, mandalinanın turunçgiller familyasından tatlı, kokulu, lezzetli ve vitamin açısından zengin bir meyve olduğunu belirtti.
Yetişen, yapılan araştırmalarda mandalinaya turuncu rengini veren karoten nedeniyle karaciğer hastalıkları, damar sertliği ve şeker hastalığı riskini azalttığını ifade ederek, içeriğindeki potasyum sayesinde de yüksek tansiyonu düşürmeye yardım olduğuna dikkati çekti.
Mandalinanın C vitamini içermesiyle de soğuk algınlığı, grip, nezle gibi rahatsızlıklara karşı bedenin direnme gücünü artırdığının saptandığını vurgulayan Yetişen, şunları kaydetti:
''Bulundurduğu çözünür posa nedeniyle kolesterolü düşürücü etkiye sahiptir. İçerdiği antioksidan maddelerle vücudumuzun kansere yakalanma riskini azaltır. Mandalinada bulunan tangeretin adlı flavon sayesinde antikansorejen özellik gösterir ve enfeksiyonun yayılmasını önlemede etkilidir.''
Sevinç Yetişen, mandalinanın, stres ve uykusuzluğa karşı etkisiyle ilgili araştırmaların halen devam ettiğine de değinerek, birçok çeşidi bulunan, turuncu sarı renklerde olan mandalinanın etli ve sulu bir yapıya sahip olduğunu anlattı.
Çekirdeksiz türleri de bulunan mandalinanın kolay soyulabildiği için çocukların da severek yediği bir meyve olduğunu ifade eden Yetişen, ''Çekirdekleriyle tüketilmesi apandis organını tıkayarak, akut apandisite yol açar. Bu nedenle çekirdeklerinin çıkarılarak yenmesi gerekir'' dedi.
Mandalinanın, genellikle içerdiği şeker-asit dengesinin sağlandığı 11-16 Ekim döneminde hasat edildiğini belirten Yetişen, şöyle konuştu:
''Bu nedenle, genelde yeşil olduğu için sarartma işlemi uygulanır. Mandalinalar önce yıkanır, kurutulur sonra depolarda 26-28 derecede etilen gazına tabi tutularak oksijenle havalandırılır. Etilen ile sarartma işlemi meyve ne kadar olgunlaşmışsa o kadar kısa sürer.
Az olgunlaşmış meyvede 4-5 gün, kasım ayında toplanmış bir meyvede ise süre 1-2 gündür. Bu işlemlerin gıda kodeksine uygun olarak yapılması insan sağlığını olumsuz etkilemez. Mandalina kendi haline bırakıldığında da kabukları üzerindeki klorofil parçalanarak zamanla turuncu renk alır.''
Baş diyetisyen Yetişen, mandalinanın kabuk renklerinin, cinsine göre açık sarıdan koyu kırmızıya kadar çeşitlilik gösterdiğine işaret ederek, çok ince ve bol gözenekli bir kabuğa sahip olduğundan, meyvenin diğer turunçgillere oranla çok daha çabuk su kaybettiğini bildirdi.
Bu nedenle mandalinanın satın alındıktan sonra kısa süre içinde tüketilmesi gerektiğine dikkati çeken Yetişen, sonbaharın başından kışın ortalarına kadar yenebilen mandalinanın taze olarak tüketildiği gibi meyve suyu, marmelat, tatlı, reçel, şerbet yapımında da kullanıldığını ve bazı et yemeklerine de lezzet kattığını anlattı.
Yetişen, mandalinanın kabuğunun dış yüzünde bulunan içi uçucu yağ dolu kesecikler sayesinde kabukları ezildiğinde çevreye hoş bir koku yaydığını belirterek, kabukları ince kıyılıp, kek ve pastaya da katılabildiğini kaydetti.
Mandalina esansı olarak adlandırılan yağın, şekercilik ve likör sanayinde de kullanıldığını anlatan Yetişen, şeker hastalarının da rahatlıkla tüketebileceği mandalinanın mevsiminde taze olarak günde 2-3 adet sofralarda yer alması gerektiğini sözlerine ekledi.